HABERLER

Arkadaşımız Süleyman Yıldız’ı kaybettik

 

 

 

1959 yılında Şiran’da (Gümüşhane) doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini İstanbul’da tamamladı. İlk karikatürü henüz lise öğrencisi iken 1975 yılında Gırgır’da yayınlandı. 1978-79’da bir yıl kadar Mikrop dergisinde çalıştı. 1980’de Gırgır’da sürekli çalışmaya başladı. Bu tarihten itibaren Gırgır ve Fırt’da mizah yazarlığı, espri vericiliği, sayfa düzeni, yazı işleri müdürlüğü gibi işler yaptı.

12 Eylül’ün o karanlık günlerinde, Gırgır’ın kapağında ve üçüncü sayfasında yayımlanan siyasi mizah içerikli karikatürlerde espri sahibi olarak hep onun imzası vardı. Gırgır’ın bu dönemine sert muhalif esprileriyle imza atmış, etkin mizah üreticilerinden biriydi. Gırgır kapandıktan sonra 1990’lı yıllarda Antimedya ve Yırtık Krampon gibi dergiler çıkardı.

 

Önceki gün talihsiz bir kaza sonucu yitirdiğimiz Süleyman Yıldız dostumuza rahmet, ailesi ve karikatür camiasına başsağlığı diliyoruz.

 

Karikatürcüler Derneği

 

 

Cihan Demirci Süleyman Yıldız’ı yazdı…

Aniden Sonbahara geçmiş, yağmurlu, hüzünlü, karanlık bir günde, GIRGIR fırtınasının estiği, mizahın doruklarda gezdiği o 80’li yıllardan kalma eski bir çalışma arkadaşımın daha gidişinin haberi düşüyor ekrana, donup kalıyorum bir kez daha!.. Süleyman Yıldız da gidivermiş!.. Zaten uzun bir zamandır derin bir can sıkıntısı içindeyim. Bu ülkeye özgü ağır bir yapayalnızlık duygusuyla, artık baş etmekte zorlandığım pek çok dertle boğuşan, tüm bunların üstüne şimdilerde bir de dava gerginliği yaşamakta olan zavallı bedenim biraz daha tekliyor öğle üzeri!.. Gırgır-Fırt yıllarımın, rahmetli Orhan Alev ile birlikte dergi toparlayıcısı, yazı işleri müdürlerinden, hayatını dergiciliğe adamış, Gırgır sonrası dönemde kendi başına; Antimedya ve Yırtık Krampon gibi dergiler çıkarmış olan Oğuz Abi’li günlerimizin yadigârlarından, Süleyman Yıldız da öğrendiğimize göre dün gece evinde düşerek başını vurmuş ve yaşamını yitirmiş… Belki de “gitmek” istedi!!! Cenazesi Pazar günü öğlen Şişli Kuştepe Camiinden kalkacak… O da çok yorgundu tüm emekçi ve muhalif mizahçılar gibi, her zaman bir proje içinde, maket peşinde bir ömür daha gitti işte… Kendi kabuğu içinde, zor bir hayatı oldu… Bu kayıplar, “işini seven insan”a dair bir değerin zerre kadar bulunmadığı bir yerde olunca daha da acı oluyor, gittikten sonra yazmanın da pek bir anlamı yok aslında, yaşarken ne kadar farkındayız ki birbirimizin, ahlayıp-vahlayıp-sızlanmanın ötesinde vizyondayken farkında bile olmadığımız filmler henüz gösterimden kalkmadan o filmler hakkında bir şeyler diyebilecek, o filmlere destek olabilecek babayiğit var mı?.. Ne diyordu mizahtaki en önemli ustalarımdan Suavi Süalp baba, hayatını anlatan mizah öyküsünün adında: “Gene İyi Dayandık”… Sen de, gene iyi dayandın, ama gene de çok erken bu gidiş, sana da güle güle be sevgili Süleyman!..